Brighton’da dil okulu hakkında bir söyleşi;
İngiltere’de ve özellikle Brighton’da bir dil okuluna gitmenizin sebepleri nelerdir?
İngiltere'nin hemen hemen her bölgesinde dil okulları bulunmakta. Öğrencilerin en fazla tercih ettiği şehirler ise çoğunlukla Londra ve İngiltere'nin güneyinde bulunan sahil kentleri. İngiltere’de bir dil okuluna gitmenin sanırım en iyi yanı nereye gidilirse gidilsin sahiller hep birkaç saatlik tren mesafesinde bulunuyor. Örneğin; Brighton dil okulları, Londra’ya sadece bir saat mesafede olmakla birlikte İngilizlerin “London by the sea” diye adlandırdıkları bir şehir. Brighton’da daha çok elit kesim, seçkin oyuncu ve tiyatrocular, ressamlar ve bunlara eş değer görülen öğrenciler yaşamakta. Bunun dışında İngiltere dil okullarının bulunduğu bölgeler genellikle hareketli gece hayatının olduğu ve festivallerin yoğun olarak yaşandığı yerlerde olmakta. Her Cuma Londra’dan trenle binlerce insan Brighton’a gelir ve hafta sonu publara ve kulüplere gider ve plajlarda vakit geçirirler.
İngiltere de dil eğitimi aldığın şehir olan Brighton'da yaşam koşulları ve düzeni nasıl?
Brighton, yaşamak için çok uygun ve muazzam bir şehir. Brighton’da yaşayıp da sonradan bu şehri özleyen çok insan var ve geldiğiniz yeri unutturan, stresin, karmaşanın olmadığı bir şehir. Yerel halkın duyarlılığını, anlayışını ve birbirlerine saygı çerçevesinde yaklaşmalarını görmek huzur veriyor. Her şeyin vaktinde yapıldığı bu şehirde trafik çilesi olmadığı gibi toplu taşıma araçları hep vaktinde kalkıyor. Yeşil bir doğanın hakim olduğu Brighton, Londra’nın burnunun dibinde olup yine de Londra kadar uçuk fiyatlar sunmayan, pahalı olmayan bir şehir. Yine gitmem gerekse büyük bir hevesle gözüm kapalı bir şekilde Brighton'a giderdim.
Türkiye’yi ölçüt olarak alırsak Brighton’da yaşam koşulları çok pahalı mı, ulaşım ve kira konularına nasıl çözümler ürettin ve yeme içme gibi temel ihtiyaçlarını nasıl karşıladın?
Türkiye ile kıyaslama yapıldığı zaman; İngilizler için çok uygun olan eşyalar ve temel ihtiyaçlar, bize biraz pahalı geliyor. Ben İngiltere’de dil okuluna gittiğim dönemde bir ailenin yanında kalmayı tercih ettim. Kaldığım süreçte kahvaltı ve akşam yemekleri aileye ödediğim miktarın içine dahil oluyordu. Öğle yemeklerini de genellikle dışarıda yiyordum. Haftalık ortalama 100 pound gibi bir tutar harcıyordum. Brighton’da ulaşım iki katlı otobüslerle sağlanmakta. Günlük sınırsız bilet alındığında 3,5 pound ile her yere istediğiniz kadar gidebiliyorsunuz. Uzun kalanlar için bir de haftalık ve aylık biletler var biraz daha ucuza geliyor. Yaşam konusunda paha biçilemez olan İngiltere’de en yüksek meblağ bile bütçeyi çok fazla zorlamamakta. Zengin İngilizler bile paralarını neye verdiklerine ve karşılığını tam alıp alamadıklarına çok dikkat ederler ve gösteriş yapmak uğruna abartılı fiyatlar ödemezler.
İngilizlerin sıcakkanlı olmadıklarına dair birçok kanı var. Bu gerçekten doğru mu? İngiltere’de dil okuluna gittiğin zaman arkadaşlık kurma konusunda sıkıntı çektin mi?
Dil eğitimi maksadıyla İngiltere’ ye gittiğim zaman, ön yargılarımın tamamen yersiz olduğunu gördüm. Tabi bu onlara nasıl yaklaştığınızla da alakalı bir durum olabilir. Üstünlük hissettirmeden tamamen kendi duygu ve düşüncelerinizle, herkesi eşit görerek bir yaklaşım sergilerseniz onların da size karşı tutum ve davranışları değişir. Daha samimi, sıcak bir üslup takınırlar ve “İngilizler gülmez” yargısını tamamen çürütürler. Brighton'daki dil okulumda eğitim görmeye başladığım andan itibaren, İngilizlerin ne kadar sıcak, kibar ve milliyetçi olduklarını gördüm. Bu mutluluk verici bir durum, kibarlık o kadar önemli ki restoranda siparişinizi alan garsona ya da marketteki kasiyere teşekkür etmezseniz ya da memnuniyetinizi belli etmek için herhangi bir jest- mimik kullanmazsanız bu hoş karşılanmaz. Her durumda insanların birbirine “thank you” dediği nezih, saygılı bir ortam var İngiltere’de…
Sadece “thank you” değil onunla aynı anlamı taşıyan ve İngilizlerin benliği haline gelmiş, onlarla bütünleşmiş “Cheers” da kullanılır. Bu kelime İngiltere’de bulunduğunuzun ve onların kültürünü aldığınızın markası gibidir. Aslında birçok yönüyle bize benziyorlar, Almanlar kadar kuralcı değiller, örneğin kırmızı ışıkta yolda araba geçmiyorsa geçerler ve bu onlar için gayet olağan bir durumdur. İngilizlerin bulunduğu ortama girdiğinizde sizi dışlamazlar ve yabancı gözlerle bakmazlar, tam aksine sizi tanımak için can atarlar ve buldukları her fırsatta birçok soru sorarak sizi konuşturmaya çalışırlar. Muhabbetler ortamları samimi olduğu kadar konuşulan konular da bir o kadar entelektüeldir. Kültür, sanat, din, felsefe konularına da değinirler ama tabi ki de tüm dünyanın “olmazsa olmazlarından biri olan dedikoduyu” eğlenceli bir şekilde yaparlar. Futbol da gündemde olan konular arasında olur. Dostluk ve aile gibi bağları çok gelişmiş olduğu için bireysel olarak takılma, başkalarıyla muhatap olmama diye bir şey pek mümkün değildir. İngiliz olarak çok yakın dost olduğum biri olmadı ama girdiğim ortamlarda çok koyu muhabbetler ettiğim ve yeniden karşılaşınca aynı samimiyeti yakaladığım insanlar çok oldu.
Gittiğiniz dil okulunun İngilizceni geliştirmende katkısı oldu mu? İngiltere dil okullarının dil öğrenmek için uygun bir yer olduğunu düşünüyor musun?
İngiltere benim hayatımda müthiş değişimlere imza attığım, dönüm noktam oldu. İngilizcem konusunda ise; İngiltere'deki dil okullarının faydası yadsınamaz. İngiliz İngilizcesine alıştıktan ve seri bir şekilde konuştuktan sonra Amerikan İngilizcesinden hoşlanmamaya başlıyorsunuz. Her insan dil öğrenme yetisine sahiptir. İngiltere'ye gelirken aslında sadece dil öğrenmek maksadıyla gelen, yeniliklere açık olmayan, yabancı insanlarla diyalog kurmaktan kaçınan, kapalı kutu gibi olan birçok uluslar arası öğrenci; hiçbir bilgi akışına ve sosyo-kültürel anlamda gelişmek gibi bir çabaya girmez. Bu yüzden İngiltere’de dil okuluna gitmeye karar verdiyseniz ve gidiyorsanız; kendinize yabancı arkadaşlardan oluşan bir grup kurun ve onlarla etkileşim halinde olun. Zaten dil okullarında herkes yeni ve yalnız olduğu için çabuk tanışır ve akabinde çabuk kaynaşır. İngiltere dil okulları sizlere kapılarını sonuna kadar açar, size tüm imkanlarını sunar, size dil öğretmek için kültürlerine ilişkin her şeyi anlatırlar ama sizinde bir şeyleri almanız için girişken olmanız ve pasif bir şekilde davranışlar sergilememeniz gerekir. Ben çoğunlukla otobüste ya da trende giderken konuşanları dinler sonra kendi kendime onların telaffuzlarını tekrar ederdim. Bunun işe yaradığını gördüm, İngilizlerin çok konuşma huyları bazen faydalı olabiliyor bu şekilde. İngilizler aksanınıza çok dikkat etmez aslında onlar için ana dilinizin dışında başka bir dil konuşabilmeniz bile yeterince etkileyicidir çünkü İngilizlerin büyük çoğunluğu ikinci bir dil bilmezler.
İngiltere’nin gece hayatı nasıl? Yoksa Avrupa’nın bazı yerlerinde olduğu gibi hayat erkenden bitiyor mu?
İngiltere’de bir dil okuluna gitmemin faydasını birçok açıdan gördüm. Elbette ki; burada gece hayatı çok aktif; her kulubün kendi tarzı ve müzik anlayışı var. İngilizler elektronik müzik konusunda bayağı profesyoneller, özellikle drum and bass dedikleri müzik tarzını hemen hemen her insan bayılarak dinliyor.
İngiltere'de sıradan bir gün nasıl geçiyor?
İngiltere’de boş günler genellikle hafta sonu ve vakitlerini çoğunlukla kafelerde ya da sahillerde geçiriyorlar. Basketbol oynayanlar, board da kayanlar, koşanlar, köpek gezdirenler, pub bahçelerinde canlı müzikler, envai çeşit içkiler, güneşlenenler… Ailecek tenis oynamaya gidenler ya da uzun yürüyüşler için şehir dışına, kırsal alana çıkanlar da hep olmakta. Gençler genelde erkenden plajda oturup eğlenirler. Akşama doğru neredeyse tüm mekanlarda açık havada canlı müzik başlar. Sonra kulüplere geçilir.
Türkiye de olduğu gibi hafta sonunu aileyle geçirmek gibi bir düşünce yaygındır. Özellikle Pazar kahvaltıları çok büyük benzerlik gösterir ve akşam yemekleri de ailecek yenir. İngiltere'de aile bağlarının bu denli kuvvetli olduğunu düşünmemiştim ve İngiltere’ ye geldiğim zamana kadar bilmiyordum ve evet; büyük aile sofralarında yemekler yeniliyor ve genellikle akşam yemeği menüsünde “rosto” oluyor.
İngiltere’de dil eğitiminden faydalanırken bir taraftan da buralara kadar gelmişken denemeden ve görmeden dönmeyin diyebileceğin şeyler var mı?
Çok beğendiğim ve benim zevkime ışık tutan birçok mekan var elbette. İngiltere'de dil okuluna gelmeyi planlarken de sadece dil eğitimi almak değil bunun yanı sıra İngiltere’yi görmeyi, alacağım dil eğitimiyle bir süre burada yaşamayı istediğim için böyle bir tercih yaptım. Örneğin Brighton, hayatımda “iyi ki görmüşüm” dediğim yerler arasında. Brighton Beach, Brighton Pier, Churchill Square, Lanes, North Lanes, Brighton Marina ve Brighton’ın biraz uzağında Seven Sisters mutlaka görülmeli. Brighton’ı görmek için yaz dönemi en güzel zamanlar. Her ne kadar soğuk ve kirli olmasından dolayı denizine girilmesi pek mümkün olmasa da plajda vakit geçirmek çok keyifli. Özellikle dil okuluna gidenler neredeyse bütün boş zamanlarında plajda oluyor. Birçok insan buralarda toplanır, mangal partileri verilir ve hoş zaman geçirilir. İngiltere'de geçirdiğim zamanı düşününce şunu söyleyebilirim; herkes hayatında bir kere de olsa böyle bir tecrübeyi mutlaka deneyimlemeli.